Öğrenci başarısının asıl belirleyicilerinin başında zeka yer alsa da duygusal farkındalık ve duyguları iyi yönetebilmek, hedeflere odaklanabilmek, yaşamında kaliteyi artıracak dinamiklere yönelebilmek önemli rol oynamaktadır.
Bireysel yetenek ve beceriler, bir insanın geleceğini ve tüm kariyerini etkileyip belirleyecek yeterliliklerdir. Çoklu Zeka Teorisine göre, insanda matematik-mantık yeteneği, sözel-dil yeteneği, görsel-uzamsal yetenek, müzikal-işitsel yetenek, sosyal yetenek, kişisel-öze dönük yetenek, bedensel-kinestetik yetenek ve doğa yeteneğinden söz etmek mümkündür. Bilimsel araştırmalar, beynimizin doğuştan bazı yeteneklere yatkın olduğunu ve yatkın olduğumuzu ortaya koyuyor. Buna göre, hem yetenek alanlarımızın geliştirilmesi hem de yetenek alanlarından yararlanarak öğrenme kalitesi arttırılabilir.
Çocuğun öğrenme tercihleri ve özelliklerini bilerek buna uygun bir eğitim ve çalışma ortamı düzenlenmesi gerekir.
Çocuk düşünmeye teşvik edilmelidir. Beyin gelişimi ve öğrenme, okul-ders saatleri dışında da devam edebilir. Çocuğun evde bol bol kitap okuması ve aile ile sohbet etmesi onun düşünme ve dil gelişimini en çok etkileyen faktörlerdir. Bir soru sorduğunda ona hemen doğru cevabı vermek yerine önce 'Sen ne düşünüyorsun bu konuda?' diye sorulması, beynini zorlamasına ve öğrenme potansiyelinin artmasına neden olacaktır.
Çocuklara aslen kazandırılması gereken en temel becerilerin başında dinleme becerisi gelmektedir. Çocuğun seviyesine uygun bir öyküyü, örnek olayı, sabırla dinleme becerisini kazanmış olması gerekir. Bu beceri, aile tarafından kazandırılmalı ve okulun ilk yılından itibaren eğitim hayatında pekiştirilerek devam ettirilmelidir. Bu aşamada ikinci olarak, dinlediğini anlama ve seviyesine uygun sözcüklerle ifade yeteneğinin gelişmesi sağlanmalıdır. Üçüncü olarak, çocuğun bir yönergeyi takip ederek bir işi yapabilme, sonuçlandırma ve sorun çözme becerisini kazanması gerekir. Çünkü daha sonraki öğrenmelerin çoğunluğu yönerge takip etmeyi ve sonuçlandırmayı kapsamaktadır. Dördüncü olarak, çocuğa aile ve okul yaşantısında yeterliliklerine göre sorumluluklar verilerek sorumluluk bilincini kazanması, özgüven duygusunu pekiştirmesi, birey olduğunu öğrenmesi sağlanmalıdır.
Ders çalışma ve öğrenme süreçlerinde en önemli belirleyicilerden biri çocuğun motivasyon tipidir. Genel olarak iç ve dış motivasyondan söz edilmektedir. İç motivasyonu yüksek çocukların otokontrolleri daha iyidir ve istekleri için mücadele edebilirler. Dış motivasyonu yüksek olan çocuklar ise yönlendirilmeye çok ihtiyaç duyarlar. Ayrıca motivasyon tipimiz doğuştan gelen bir özelliktir ve kişilik yapımızın da bir parçasıdır. Bu nedenle kolay değişebilen bir şey değildir. Anne babalar ve öğretmenler, çocukların motivasyon özelliklerini bilirseler, çalışma düzenini buna göre planlamasında yardımcı olabilirler. Çocuğun motivasyon tipine uymayan çalışma planı ve düzeninin sonuç vermesi çok zordur.
Beynimiz, ders çalışmak gibi keyifsiz bir şeyi yapmaktansa haz verici bir şeyi yapmayı daha çok ister. Bu nedenle, ders çalışma sorumluluklarından kurtulmayı istemek ve uzaklaşmaya çalışmak doğaldır. Birçok öğrenci, içinden ders çalışmak geçmediği için sık sık kopuşlar yaşamaktadır. Bu aşamada minumum saat uygulaması oldukça işe yarar. Minumum saat uygulaması, çocuğun içinden hiç ders çalışmak geçmediğinde başvurulacak bir yöntemdir. Bu yöntemde, ders çalışmak istemeyen çocuktan çok kısa süre de olsa çalışma masasına oturması ve az miktarda bir akademik görevi yerine getirmesi istenir. Örneğin; yaş düzeylerine göre değişmekle birlikte, ortaokuldaki bir çocuktan sadece 15 dakika çalışıp kalkması ya da 5 tane matematik problemini çözüp kalkması istenir. Bu uygulama ile çocuğun beyninde yerleşmiş olan alışkanlık korunmuş olur. Burada önemli olan şey, beynin mümkün olduğunca hiç iş yapmama noktasına gelmemesini sağlamaktır.
Çocuklara not tutma alışkanlığı kazandırılmalı
Yaşına uygun yapabileceği görevler verilmeli
Kendine güvenmesi sağlanmalı
Yapamayacağı şeyler istenmemeli
Okul başarıları uygun bir şekilde ödüllendirilmeli
Cesaret verilmeli ve desteklenmeli
Dikkatini dağıtmayacak bir ders çalışma ortamı hazırlanmalı
Fiziksel sağlığına özen gösterilmeli
Çocukla aramızdaki duygu bağının sağlam tutulması gerekir
Düzenli duygu deşarjı sağlanmalı (Çocuğun duygularını anlayıp ona anlaşıldığını hissettirmeliyiz)
Kimlik duygusu kazandırılmalı
Odaklı yönlerine odaklanılıp taktir edilmeli
Kendi sorumluluğunu taşıma fırsatı verilmeli
İçsel motivasyonunun canlı tutulması gerekir. Öğrenmeyi sevdirmek için, öğrenmeyi sıkıcı ve yapılması zorunlu bir aktivite halinden eğlenceli ve çocuğun hayatıyla ilişkili hale getirmek önemlidir.

Yorumlar