Duygusal birlikteliklerinizde ya da evliliğinizde bir şeylerin ters gittiğini mi düşünüyorsunuz? Birçok konuda partneriniz için elinizden gelenin fazlasını yaptığınız halde başarısız oldugunuzu da düşünüyor olabilirsiniz veyahut çoğu durumda taviz verdiginizi ama bunun suistimal edildiğini de farketmiş olabilirsiniz. Tüm bunların sizi ne kadar yıprattığını ama buna rağmen hâlen daha mutlu olabilmenin yolları olduğunu kabul etmelisiniz.
Sağlıklı bir birliktelik için Kural-1: Önce kendini tanı! Kendinle yüzleş; istediklerini, istemediklerini, beklentilerini ve bu beklentilerin haklı olup olmadığını ölçüp tartmak gibi. Aslında bu kural en belirgin ve en önemli olandır. Kisi kendini tanımadan başkasını hayatına çekse bile sürdüremez, sürdürse dâhi mutlu olamaz. Sormanız gereken soru şu ki; "Ben kimim? Ne istiyorum? Bir ilişki istemekten ziyade NASIL bir ilişki istiyorum?" Bir çoğumuz kendini tanımadan, ne istedigini bilmeden, sırf aşkı yaşayayım diye kişiliğine ,karakter yapısına uygun olmayan birlikteliğin içinde bulur kendini fakat gerçekler zamanla su üstüne çıkar, aşık oldugunu sandığı kişi ile ortak bir özelliği olmadığını zamanla anlar. Bu noktada aşkın bilimsel tanımını bilmemiz kendimizi ölçmemize yarar sağlar. Peki nedir aşk? Aşk tamamen ilkel bir seçimdir, çağlar öncesinden bize miras kalan bir nevi dürtüdür. Bilinçaltımızca yapılan 'kaşı, gözü, boyu posu' seçiciliği, dünyaya sağlıklı bir DNA bırakma dürtüsüdür. Ilkel beyin dedigimiz beynimizin alt ve arka tarafinda bulunan, birçok konuda farkında olmadan adımıza kararlar veren yapı, bize en uygun eşi en sağlıklı DNA için seçer ve karar verir, biz insanlarsa buna "Aşk" deriz. Neyse ki çağlar boyunca gelişip olgunlaşan ön beynimiz, yaşa da bağlı olarak fikre, mantığa, olumlu beklentilerin varlığını düşünmeye zorlar bizi. Işte, birey bu noktada kendini tanıma, kendine uygun olan eşi kendi kriterlerine göre seçme olgunluguna ermiş olur.
Kural-2: Yalnızlıktan korkmayın! Kişi en derin sohbeti aslında kendisiyle başbaşayken yapar. Bu, keyif verdiği taktirde yanımızda bir başkasını sürekli arama dürtümüzden vazgeçeriz. Artık kendi alanımızı oluşturmuş ve muhasebe yapabilme yeteneğini kazanmış oluruz. Bu durum ilişkiye olumlu yansır, dogruyu yanlışı çözebilme gücüne erişmiş ve bağımlı bir kişilikten sıyrılmış güçlü bir hâl alırız.
Kural-3: Beklentiler zehirlidir! Beklenti kavramı ilişkiyi yavaş yavaş öldüren gizli bir zehirdir ve asla sorumluluklarla karıştırılmamalıdır. Güven, saygı, doğru iletişim, bütçe hesapları vb. durumlar tamamen sorumluluktur, peki ya beklenti nedir? Surekli sizinle ilgilenmesini beklersiniz, romantik olmasını beklersiniz, var olan kişiliğinin değişmesini beklersiniz, onunla iletişim bile kurmadan surekli zihninizi okumasını beklersiniz. Tüm bunlar sizi incittiği kadar ilişkinin sağlığını da bozar, bunun farkında olmaksa en güzel çıkış yoludur. Onu olduğu gibi kabullenmelisiniz.
Kural-4: (Evli çiftler için) Ebeveyn olmak kendinize zaman ayırmayacağınız anlamına gelmez! Çiftlerin, farkında olmadan birbirlerinden uzaklaşmasına sebep olan, 'ebeveynliğe fazlasıyla adapte olma ve hoş vakit geçirmeyi unutma' durumu, hem çiftlerin ilişkisine hem de çocuğun ruh sağlığına olumsuz bir etkide bulunuyor. Başbaşa kalabilmeyi başarmak ve bundan fazlasiyla haz almak çiftlerin sevgi birlikteliğini tazelediği gibi çocuklarının da ruh sağlığını koruyor çünkü mutlu anne-baba olmak, psikolojik açıdan sağlıklı ve kendine güvenen bir çocuk yetiştirmenin en önemli koşuludur.
Tüm bu kurallar bütünü, önce kendimizi tanımayı ve isteklerimizi, arzularımızı buna göre biçmeyi, sonra hayatımıza ideal kişiyi çekip doğru iletişim kurmayı ögreten tamamlayıcılardır.
Psk. M. Büşra Saraner
Sağlıklı bir birliktelik için Kural-1: Önce kendini tanı! Kendinle yüzleş; istediklerini, istemediklerini, beklentilerini ve bu beklentilerin haklı olup olmadığını ölçüp tartmak gibi. Aslında bu kural en belirgin ve en önemli olandır. Kisi kendini tanımadan başkasını hayatına çekse bile sürdüremez, sürdürse dâhi mutlu olamaz. Sormanız gereken soru şu ki; "Ben kimim? Ne istiyorum? Bir ilişki istemekten ziyade NASIL bir ilişki istiyorum?" Bir çoğumuz kendini tanımadan, ne istedigini bilmeden, sırf aşkı yaşayayım diye kişiliğine ,karakter yapısına uygun olmayan birlikteliğin içinde bulur kendini fakat gerçekler zamanla su üstüne çıkar, aşık oldugunu sandığı kişi ile ortak bir özelliği olmadığını zamanla anlar. Bu noktada aşkın bilimsel tanımını bilmemiz kendimizi ölçmemize yarar sağlar. Peki nedir aşk? Aşk tamamen ilkel bir seçimdir, çağlar öncesinden bize miras kalan bir nevi dürtüdür. Bilinçaltımızca yapılan 'kaşı, gözü, boyu posu' seçiciliği, dünyaya sağlıklı bir DNA bırakma dürtüsüdür. Ilkel beyin dedigimiz beynimizin alt ve arka tarafinda bulunan, birçok konuda farkında olmadan adımıza kararlar veren yapı, bize en uygun eşi en sağlıklı DNA için seçer ve karar verir, biz insanlarsa buna "Aşk" deriz. Neyse ki çağlar boyunca gelişip olgunlaşan ön beynimiz, yaşa da bağlı olarak fikre, mantığa, olumlu beklentilerin varlığını düşünmeye zorlar bizi. Işte, birey bu noktada kendini tanıma, kendine uygun olan eşi kendi kriterlerine göre seçme olgunluguna ermiş olur.
Kural-2: Yalnızlıktan korkmayın! Kişi en derin sohbeti aslında kendisiyle başbaşayken yapar. Bu, keyif verdiği taktirde yanımızda bir başkasını sürekli arama dürtümüzden vazgeçeriz. Artık kendi alanımızı oluşturmuş ve muhasebe yapabilme yeteneğini kazanmış oluruz. Bu durum ilişkiye olumlu yansır, dogruyu yanlışı çözebilme gücüne erişmiş ve bağımlı bir kişilikten sıyrılmış güçlü bir hâl alırız.
Kural-3: Beklentiler zehirlidir! Beklenti kavramı ilişkiyi yavaş yavaş öldüren gizli bir zehirdir ve asla sorumluluklarla karıştırılmamalıdır. Güven, saygı, doğru iletişim, bütçe hesapları vb. durumlar tamamen sorumluluktur, peki ya beklenti nedir? Surekli sizinle ilgilenmesini beklersiniz, romantik olmasını beklersiniz, var olan kişiliğinin değişmesini beklersiniz, onunla iletişim bile kurmadan surekli zihninizi okumasını beklersiniz. Tüm bunlar sizi incittiği kadar ilişkinin sağlığını da bozar, bunun farkında olmaksa en güzel çıkış yoludur. Onu olduğu gibi kabullenmelisiniz.
Kural-4: (Evli çiftler için) Ebeveyn olmak kendinize zaman ayırmayacağınız anlamına gelmez! Çiftlerin, farkında olmadan birbirlerinden uzaklaşmasına sebep olan, 'ebeveynliğe fazlasıyla adapte olma ve hoş vakit geçirmeyi unutma' durumu, hem çiftlerin ilişkisine hem de çocuğun ruh sağlığına olumsuz bir etkide bulunuyor. Başbaşa kalabilmeyi başarmak ve bundan fazlasiyla haz almak çiftlerin sevgi birlikteliğini tazelediği gibi çocuklarının da ruh sağlığını koruyor çünkü mutlu anne-baba olmak, psikolojik açıdan sağlıklı ve kendine güvenen bir çocuk yetiştirmenin en önemli koşuludur.
Tüm bu kurallar bütünü, önce kendimizi tanımayı ve isteklerimizi, arzularımızı buna göre biçmeyi, sonra hayatımıza ideal kişiyi çekip doğru iletişim kurmayı ögreten tamamlayıcılardır.
Psk. M. Büşra Saraner

Yorumlar